14 Aralık 2010 Salı

Bu siteye Bayıldım doğrusu :)

Evet arkadaşlar gerçekten sloganları gibi emek dolu bir site
"Tükettiklerinden daha fazla üretenlerin platformu"  
benden söylemesi kendinizi kaptırmayın :)



İşte kadın erkek farkı



Yazıya not düştüm görmüşsünüzdür. Kadın dergileri gelir düzeyi ve ekonomik düzeyi yüksek kitleyi hedef alıyorlar. Eh bu da çok şaşırtıcı bir şey değil ama sadece kendi içinde yaşadığın çevreye bakarak kadın ve erkeğin eşit şartlara sahip olduğunu söylemek çok yanlış. Nispeten daha iyi şartlara sahip olabiliriz ama ülkemizde yaşanan dramlara okutulmayan kızlara, dayak yiyen kadınlara, kumalara, tecavüzcüsüyle evlendirilenlere, iş hayatında patron tarafından taciz edilen ama sesini çıkaramayanlara, sokakta güven içinde korkmadan yürüyemeyenlere, töre cinayetine kurban gidenlere, zorla evlendirilen ekonomik özgürlüğü olmadığı için koca yada baba zulmüne maruz kalanlara, dul olduğu için hayat kadını muamelesi görenlere, üniversite mezunu olsa da bütün gün çalışıp sonrada akşam eve geldiğinde kocası yan gelip yatarken yemek temizlik ve çocuklarla uğraşanlara ve yazamadığım nicelerine haksızlık etmiş oluruz .

Sağlık sorunları cinsiyete göre değişiyor. Kadın ve erkekler soysal hayatta ne kadar eşitlerse, iş sağlık sorunlarına gelince bir o kadar farkılar. Merak ediyorsanız okuyun... 

KİLO : Kadınlar erkeklerden daha fazla yağ dokusu taşıyor. Bu yağlar genellikle basen ve kalçada toplanıyor. Bunlardan kurtulmak zor olsa da sağlığımız açısından çok tehlikeli değiller. Erkeklerde yağlanma vücutlarının üst bölgesine doğru oluyor. Kurtulmaları kolay ancak yağlanma sağlık açısından çok tehlikeli. Kalp krizi oranları erkeklerde daha yüksek.Menapozda kadınlarda da erkekler gibi kalçadan yukarı doğru yağ birikmesi oluyor. Erkeklerin daha kolay kilo vermesinin sebebi hem psikolojik hem de hormonlarla ilgili.

STRES : Kadınlar da erkekler de, sorunlarla karşılaşınca "kaç ya da savaş" prensibiyle hareket ediyorlar. Ancak metodlar çok farklı. Erkekler hareket odaklı ve stres karşısında dışarı çıkıp deşarj oluyorlar. Kadınlar daha duygusal. Stresi ya reddediyorlar ya da sosyal bir işe kanalize oluyorlar. Kadınlar günlük stresi arkadaşlarıyla konuşarak atmaya çalışırken, erkekler yalnız kalmayı tercih ediyor. Stresten kurtulmanın ortak yolu spor. Spor salonu, yoga, taichi, yürüyüş sigara ve alkolden çok daha etkili yöntemler.

KALP : Erkekler, hormonal nedenlerle kadınlardan daha erken kalp problemleriyle karşılaşıyor. Kadınlarda belirtiler, üst karında ağrı, boyun ve çenede terleme. Böyle şikayetleriniz varsa göğüs ağrılarını beklemeden doktora başvurun. Koroner arter yetmezliğinin belirtisi olan enfarktüs, erkeklerde yorgunluk sonucu ortaya çıkıyor ve dinlenince geçiyor. Ancak kadınlarda dinlenme halinde ortaya çıkıyor.

DEPRESYON : Kadınlar, bu konuda erkeklerden üç kat fazla dayanıklılar. Problemlerini kabul ediyorlar ancak yardım almak konusunda isteksizler. Erkekler ise kayıtsız kalmayı tercih ediyorlar. Kadınlarda problemlerin kaynağı çoğunlukla ev ve iş yaşamlarında gerçekleşmeyen beklentiler ile ikili ilişkiler. Depresyon, karşılaştığımız en büyük ruhsal rahatsızlıklardan biri ama aynı zamanda en tedavi edilebilir olanlarının da başında geliyor.

AĞRI : Konu ağrı toleransı olduğunda kadınlar kesinlikle daha güçlü çünkü karşılaştıkları bir çok probleme duygusal tekniklerle yaklaşıyorlar. Kadınlarda kronik ağrılar ve ağrı nöbetleri daha çok görülüyor.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Tansiyonunuzu egzersizle düşürün ...

 
Haftanın en az dört günü yarım saatten uzun süre hoşa gidecek bir fiziksel aktivite yapılmalı. Günlük ev işleri, bahçeyle uğraşmak, merdiven çıkmak ya da çocuklarla birlikte bisiklete binmek kalbinize ve tansiyonunuza fayda sağlayacak egzersizler arasında yeralıyor.
 
YAKLAŞIK her üç-dört yetişkinden birini etkileyen yüksek tansiyondan korunmanın başında doğru beslenme ve egzersiz gelir. Yüksek tansiyon için ilaç kullanılsa bile bunun etkisini artırmanın en iyi yolu yine egzersizdir. Şimdi size bir şey itiraf etmek istiyorum; yukarıdaki satırları yazarken bile kendi kendime "Havanda su mu dövüyorum acaba," diye soruyorum. Öyle ya, zaten yaşamında spor olanlar bu yazıyı okuyarak fazladan bir fayda elde edemeyecekler, diğer yandan sporla alakası olmayanlar 50'sinden sonra yüksek tansiyonu ortaya çıktı diye günlük işleri arasına sporu kolay kolay sokmayacaklar; istemediklerinden değil ama beceremeyeceklerini sandıklarından. Fakat yaşama hareket getirmek hiç de üstesinden gelinmeyecek kadar çetrefilli bir mesele değildir, yeter ki işi eğlenceli hale getirebilmek mümkün olsun. Amaç haftanın en az dört günü yarım saatten uzun süre hoşa gidecek bir fiziksel aktivite yapmak olmalı. Burada anahtar kelime 'hoşa gidecek', çünkü can sıkan, angaryaymış gibi gelen bir rutini hiç kimse devam ettirmek istemez. Fakat spor, yapıldığı sürece fayda sağlayan bir faaliyettir, bıraktıktan sonra getirdikleri yavaş yavaş kaybolur.

NELER YAPILABİLİR?
Günlük ev işleri, bahçeyle uğraşmak, cam silmek, merdiven çıkmak, pazara gitmek, dönüşte torbaları taşımak ya da çocuklarla birlikte bisiklete binmek, kalbinize ve tansiyonunuza fayda sağlayacak egzersizlerdir. Otomobili uzakta park edip yürümek ya da otobüsten bir durak önce inmek bile hayal edemeyeceğiniz faydalar sağlar. Daha hareketli olmak için mutlaka bir spor salonuna yazılmak gerekmez ama bazıları böyle ortamlarda kendilerini daha motive olmuş hissedebilirler. Eğer siz de onlardansanız, çalışmaya başlamadan önce sakatlıklardan korunmak için oradaki eğitmenlere aletlerin nasıl doğru kullanılacağını danışın, yoksa kaş yapayım derken göz çıkarmak mümkün. Ağırlık kaldırmak, kuvvet ve dayanıklılık egzersizleri yapmak alışmamış bedenlerde riskli olmakla birlikte haftada iki-üç kez usulüne uygun yapıldığı takdirde kalp sağlığını olumlu yönde etkiler. Dayanıklılık egzersizleri ayrıca tansiyonu düşürür, vücut yağını azaltır, kas kütlesini ve metabolizmanın hızını artırır. Yapılabilecek en uygun egzersizlerden biri de yüzmektir. Ortopedik ya da romatizmal şikâyetleri olanların bile rahatlıkla yapabilecekleri bir spor olmasının yanında yüzme, kanda dolaşan adrenalini düşürerek kan damarlarını genişletir. Günde yarım saat yüzmek, kalp atışlarını yavaşlatırken tansiyonu da düşürür.

NE KADAR EGZERSİZ?
Eğer tansiyonunuzda orta dereceli yükselmeler oluyorsa günde 30 dakika, nabız sayınızı yükseltip sizi terletecek hızda yürümek, ilaç kullanmadan tansiyonunuzu kontrol altına almaya yardımcı olabilir. Eğer ilaç kullanıyorsanız aynı hızda bir yürüyüş, ilaç ihtiyacınızı azaltabilir. Sağlıklı kişilerin sağlığının devamını sağlamak da yine sporla mümkündür. Bir süredir spordan uzak kalmış olanlar ya da yeni başlayacaklar, ilk günleri yavaştan alırlarsa sağlıklarını riske atmamış olurlar. Yapılan egzersizin dozunu yavaş yavaş artırıp her gün yarım saat sınırına çıkmak doğru olandır. Örneğin günde 10 dakika hafif yürüyüşle ya da bisikletle başlayıp kuvvetlendikçe zamanı ve şiddeti artırmak gerekir. Önemli konulardan biri de yaptığınız sporun günlük düzeninizi alt üst etmemesidir. Spor yapacağım diye çocuğunu okula geç bırakan anne ya da işinden geri kalan baba, bir süre sonra bu düzeni sürdüremez hale gelir. Spora ayıracağınız zaman ya işe yürüyerek gitmek gibi zaten günlük ritmin içinde olmalı ya da ona özel zaman ayrılmalıdır. Fakat çok sıkışık tempoda çalışanlar, televizyon izlerken evde bisiklet çevirmeyi bile düşünebilirler. Bazen yarım saati birden spora ayırmak mümkün olmuyorsa üç kez 10'ar dakikalık yürüyüş ya da bedensel aktivite de günlük spor ihtiyacını karşılar. İsteyen evinde küçük bir spor ünitesi bile kurabilir. Alınacak birkaç ağırlık, bir step tahtası, germe ya da sıkma yayları ya da sağlık topu, evde yapacağınız aletli egzersize çok yardımcı olacaktır. Bunların yanında uygun bir koşu bandı ya da kondisyon bisikleti, yağ yakma ve dayanıklılık kazanmak için faydalı olacaktır. Yüksek tansiyonu olanların, egzersizden önce ısınmaları ve bittikten sonra yavaş yavaş soğumaları kalp sağlıkları için önemlidir. Egzersizden önce 10 dakika tempoyu artırarak ısınmak doğru olur, aynı süreyi soğumak için de ayırmak gerekir.

SINIRLARI BİLMEK...
Bir kalp hızı ölçer sayaç kullanmak, doktorunuzun önereceği limitler dahilinde spor yapıp yapmadığınızı takip için kolaylıkla kullanılabilir. Saat şeklinde olanlar ya da kulak memesinden ölçüm yapanları bulmak mümkün. Eğer kalp hızınız belli bir düzeyin üzerine çıkarsa sağlık açısından sakınca doğurabilir, buna karşın yeterince hızlanmazsa da yaptığınız spordan umduğunuz faydayı bulamazsınız. Yüksek tansiyon tedavisi için kullanılan Beta Bloker ya da Kalsiyum Kanal Blokerleri gibi ilaçlar kalp hızını yavaşlatabilir, bu nedenle bu tedaviyi uygulayanların kalp hızlarının ne olması gerektiğini doktorlarına mutlaka sormaları gerekir. Hangi sporu yaparsanız yapın sınırlarınızı iyi bilin. Eğer yaptığınız egzersiz sizi rahatsız ediyor ya da canınızı yakıyorsa, durun! Eğer başınız dönerse, göğsünüzde, sırtınızda, kolunuzda ya da boynunuzda ağrı hissederseniz yaptığınız işten vazgeçin. Bunun yanında soğuk ya da sıcak ve nemli günlerde daha yavaştan alın ya da sporunuza sıcaklığı ayarlanmış kapalı bir mekânda devam edin.

Ve beslenme...
Sadece 5 kilo verseniz bile tansiyonunuz normale dönecek ya da kontrol altına almak kolaylaşacaktır. Kilo vermek için her gün harcadığınız kaloriden daha azını yemelisiniz. Gıdaların besin ve kalori değerlerine dair ve temel beslenme stratejilerini öğrenmek için doktorunuza ya da onun yönlendireceği beslenme uzmanına danışmanız iyi olur. Neyin ne kadar enerji verdiğini kafanızın kenarına bir kere yazdıktan sonra günlük diyetinizi kendi kendinize ayarlamak da mümkün olur. Bunun yanında yapacağınız sporla kaybedeceğiniz fazladan kaloriler de kilo vermenizi kolaylaştırır. Tuz! İşte yüksek tansiyon tedavisinde anahtar kelimelerden biri daha. Eğer günlük tuz alımınızı yaklaşık 2.5 gramla sınırlı tutarsanız (bu yaklaşık bir tatlı kaşığı eder), büyük tansiyonu iki-dört değer aşağıya çekmek mümkün olur. Fakat bu değeri hesaplarken ekmekteki, peynirdeki tuzu da hesaba katmak gerekir. Küçük bir ipucu vermek gerekirse yemekleri pişirirken daha az tuz kullanıp lezzet vermek için baharat ve otlardan yararlanmak mümkün. Bir de işlenmiş gıdalar çok miktarda tuz içerir. Alkol alımı ise yüksek tansiyon tedavisinde bir sınıra kadar kabul edilebilir. Erkekler için günde iki, kadınlar için ise bir içki, kabul edilebilir bu limitin üst sınırıdır. Bir içki yaklaşık bir küçük biraya, bir kadeh şaraba ya da bir tek rakıya denk gelir.

'Elma tipi' şişmanlık ölümcül !!!


Türkiye'de kadınların üçte birinin obez, erkeklerin de 'elma tipi' şişman olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Türkçapar; "Karın bölgesinde biriken yağlar ölüm riski yaratıyor" dedi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Türkçapar, şu bilgileri verdi:

DİYETİ UZATMAYIN
Şişmanlık, elma ve armut diye iki tipe ayrılıyor. Elma tipinde yağlar karında birikir. En tehlikeli şişmanlık budur. Armut tipi ise karnı ve göbeği olmayan ama kalça çevresi yağlı olan kişilerdir. Armutlarda ölüm riski daha azdır. Türk erkekleri ise elma tipi şişmandır. Obez bir hastaya beş yıldan fazla süre diyet yaptırmak ona büyük bir kötülük olur. Hastaya "Ameliyat tehlikeli, sen diyet yap" şeklinde mesajlar verilmesi de doğru değildir. Amerika'da yılda 200 bin hastaya şişmanlık ameliyatı yapılmaktadır. Bu ameliyatlarda ölüm oranı binde 9'dur.

YAVAŞ YEMEK YİYİN
Şişmanlık ameliyatlarında 18 ile 50 yaş grubunu tercih ediyoruz. Doktorlar olarak, genç hastaları daha çok seviyoruz. Çünkü genç hastaların kilo verme hızları daha iyi oluyor ve metabolizmaları daha hızlı çalışıyor. Yaş ilerledikçe kilo verme hızları çok yavaşlıyor.

BİR ÖNERİ
"Hızlı yemek yiyorsanız, midenize çabuk giden gıdalar yüzünden metabolizma çabuk harekete geçer ve çabuk acıkırsınız. Yavaş yemek yerseniz, az gıdayla çok doymuş gibi hissedersiniz. Yeme süresini artırarak, gıda miktarını azaltmak mümkün.

Sadece birkaç ufak püf noktasını izleyerek genç görünümünüzü koruyabilecek ve enerjinizden hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz.

 
 
Mümkün olduğu kadar genç görünmek ve hissetmek istemeniz çok normal. Sadece birkaç ufak püf noktasını izleyerek genç görünümünüzü koruyabilecek ve enerjinizden hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Enerji seviyenizi yukarılarda tutmak için ise enerji harcamanız gerekli. Gün boyunca bir sandalyede oturarak enerjiye kavuşamazsınız.

 
En iyi çözüm günlük fiziksel aktivitelerinizi planlamaktır. 
Yakın bir parkta bir yürüyüşe çıkabilir ya da yüzme kurslarına katılabilirsiniz. Dans etmeye gidebilir veya evde bir takım egzersizler uygulayabilirsiniz. Vücudunuzu hareket ettirecek her türlü aktivite kan akışını hızlandıracak ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlarken size genç bir görünüm de kazandıracaktır.

 
Dışarıda geçirdiğiniz bir gecenin ardından ise mutlaka 8 saat uyumaya özen gösterin. 
Çünkü cildinizin ve vücudunuzun dinlenmeye ihtiyacı olacak. Uyumakta zorluk çekiyorsanız uykunuzu getirecek doğal besinler veya takviyelere başvurabilirsiniz. Uykudan kısmak size hiçbir fayda sağlamayacaktır.

 
En son ne zaman güldüğünüzü hatırlıyor musunuz? 
Gülmek tüm vücudunuzu mucizevi bir şekilde etkiler.  Gülmek akciğerleri, kalbi, sindirim sistemini ve duygusal halinizi etkiler. Yaşlanmayı yavaşlatmak için illa ki ciddi olmaya gerek yok, gülün ve kırışıklıklardan kurtulun.

 
Doğru yiyecekler seçmek de sizi gençleştirecektir. 
Özellikle beyin fonksiyonlarını etkileyen, cildi tazeleyen besinler tüketmeye özen gösterin. Sindirim sistemini zorlayacak besinler vücudu yavaş çalışmaya iteceğinden kan akış hızınız yavaşlayacak ve cildiniz oksijensiz kalacaktır. Bu da erken yaşlanmaların görülmesine neden olabilir. Vücudunuz için gerekli vitamin ve mineralleri almaya özen gösterin. Unutmayın siz beslenemezseniz, cildiniz de beslenemez.

 
Genç görünmek istiyorsanız cildinizin nemini koruyun. 
Anti-aging etiketli yaşlanma karşıtı ürünler belirli bir yaştan sonra rafınızda yerinizi alsın. Ancak bu ürünleri kullanırken de mutlaka cilt tipine uygun olduklarından emin olun ve kremlerinizi,nemlendiricilerinizi sık sık değiştirmeyin

SAĞLIKLI YAŞAMIN TOHUMLARDA SAKLI !!!



”Sağlıklı beslenmek istiyorsak, ‘kutsanmış tohum’ olarak bilinen çörek otunun da aralarında bulunduğu nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, haşhaş yağı gibi fonksiyonel yenilebilir sıvı yağlar tüketmeliyiz. Bu ve benzeri yenilebilir özellikteki yağları özellikle günlük diyetlerimizle tüketmeliyiz. Salatalarda, soslarda ve fırın ürünlerinde bu yağları kullanmalıyız. Soğuk presle elde edilen bu yağların fonksiyonel özelliklerinde fazla bir kayıp olmadığından, doğrudan tüketilebilir niteliktedirler. Bu özellikleri, hem kullanımını hem de yarayışlılığını artıran temel unsurlardır.”

-ÇÖREK OTU: KRONİK HASTALIKLARA KARŞI KORUYOR-
Çörek otu, 100′ün üzerinde değerli besin maddesi içermektedir. Takriben yüzde 21 protein, yüzde 38 karbonhidratlar ve yüzde 35 bitkisel yağlardan oluşmaktadır. İçeriğindeki aktif maddeler, nigellon, thymoquinon ve yenilebilir yağlardır. Diğer maddeler ise, linoleik asit (Omega-6, Omega-3), oleik asit, palmitik asit, kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, çinko, bakır, magnezyum, selenyum, fosfor, vitamin A, vitamin B, vitamin B2, niasin ve C vitaminidir.

Çörek otu, Orta Doğu ülkeleri arasında birçok derdin dermanı olduğu için ‘Habbat Al Barakah’ ya da ‘Kutsanmış Tohum’ olarak bilinir. Binlerce yıldır Orta Doğu, Asya ve Afrika’da kullanıldığı gibi günümüzde Amerika ve Avrupa’da da kullanılmaktadır. İçinde Omega-3 ve Omega-6 ihtiva eden yüzde 50-60 oranında temel yağ asidi vardır. Bunlar, bağışıklık sistemini alerji ve enfeksiyonlara karşı güçlendirip dengeleyerek kronik hastalıklara karşı korumaya yardımcı olmaktadır.

-NAR ÇEKİRDEĞİ: KALP İÇİN YARARI KANITLANDI-
Nar çekirdeği yağı E vitamini içeriği yüksektir. Yapısında, Punisik asidin yanı sıra yüzde 0,6 oranında antioksidan özellikteki polifenolleri içermektedir. Nar çekirdeği yağı konjuge yağ asitlerini yapısında bulunduran ender bitkilerden biridir. Nar çekirdeği yağı alanında yapılan çalışmalar çok yeni olmasına rağmen, alınan başarılı sonuçlar bu yağa duyulan ilgiyi tüm dünyada artırmıştır. Nar çekirdeği bileşeninde bulunan linoleik asit ve polifenollerin kalp damar hastalıklarındaki koruyucu etkisi deneysel çalışmalar sonucu belirlenmiştir.

-ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ: KÖTÜ KOLESTEROLÜN DÜŞMANI-
Üzüm çekirdeği, yapısına oranla yüksek miktarlarda yenilebilir yağ içermektedir. Ortalama olarak yağ içeriği yüzde 10 -15 arasındadır. Üzüm çekirdeği yağı, başta linoleik ve oleik asit gibi doymamış yağ asitlerince zengindir. Bileşimindeki doymuş yağ asitleri yüzde 15-20 dolaylarındadır. Yani yüksek oranda doymamışlık özelliğindedir. Dahilen ve Haricen kullanımları mevcuttur. Dahilen olarak, üzüm çekirdeği yağında yüzde 60-65 oranında bulunan Omega-6 da Omega-3 yağ asidi gibi damar iç çeperlerini koruyucudur ve kalp ritmini de düzenlemeye yardımcıdır.

Yine yapısında doğal olarak bulunan E vitamininin güçlü antioksidan etkisi sayesinde kötü kolesterol (LDL-oksidasyonu) azaltılabilir. Haricen olarak, üzüm çekirdeği yağı, akışkan bir yağ olması ve esansiyel yağ asitlerince çok zengin olması nedeniyle mükemmel bir masaj yağıdır ve bu nedenle Aromaterapi’de tercih edilir. Üzüm çekirdeği yağı Deriye kolayca nüfuz eder ve nemlendirir. Yağların direkt olarak nemlendirme özellikleri yoktur, ancak cilt üzerinde ince bir film tabakası oluşturup deri yüzeyinden buharlaşmayla sıvı kaybını yavaşlattıkları için dolaylı olarak nemlendirirler.

-HAŞHAŞ YAĞI: CİLDİN GENÇ GÖRÜNMESİNİ SAĞLIYOR -
Haşhaş yağı, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitlerince zengindir. Bu yağda yüksek oranda E vitamini bulunmaktadır. Antioksidan etkiye sahiptir. Vücudumuzdaki doku hücrelerinin önemli yapı taşlarını oluşturur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kan dolaşımını düzenler. Cildin nemini koruyarak, daha genç görünmesine ve tüm cilt hücrelerinin işlevlerini düzenlenmesine yardımcı olur. Aromaterapide masaj yağı olarak kullanılır. Ayrıca bazı hamur işleri, yemekler, salata ve soslara özel aroma katmak için kullanılır.

Acele karar vermeyin !!!



"Acele karar vermeyin, o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı... huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."